Menu

  • ANA SAYFA
  • G.K.'NİN KALEMİNDEN
  • BÜŞRA ŞÜKRAN'IN KALEMİNDEN
  • ANLATIMLI DİKİŞ
  • YOU TUBE'DA BİZ

    14 Ağustos 2014 Perşembe

    Bana En Çok Sen Yakışıyorsun! -1-



    Koskoca 7 sene olmuştu, bu gün.
    Evliliklerinin 7.senesi.
    İkisininde evlenmeden önceki hayalleri ne mal-mülk, ne dış güzellik, ne kariyer olmuştu.
    İstedikleri 'kalplerine karşılık bir kalp' bulmaktı.
    Seçiciydiler, her misafiri kabul etmediler kalplerine, girince kalplerine bir daha çıkmayacak misafirdi bekledikleri ve bulmuşlardı birbirlerini.
    KALBİM
    Bir misafir odası benim küçük kalbim,
    Lakin her misafiri hemen kabul eylemez
    Biraz hırçın ve mağrur,bu esrarlı mabedin
    Kapalı kapalı kapıları, her gelen pek giremez.
    Öyle bir odaki bu,hiç bir eşya yok,bomboş
    Yanlız bir köşesinde vuran küçük bir saat,
    Kapalı kapıları,üstelik bir hayli loş.
    Bu kasvetli odaya verir bir parça hayat.
    Bir misafir odası, bir misafir bekliyor.
    Köşede duran saat vuruyor tik tak-tik tak.
    Gelecek diye her an günlere gün ekliyor,
    Öyle bir misafir ki,bir daha çıkmayacak! 
    Mutlu, huzurlu ve sevgi doluydular.
    Tek eksikleri yuvalarında ki çocuk sesiydi.
    Özlemle bekliyorlardı bu sesi, ama bu bekleyiş huzurlarını bozmuyordu, aksine onları birbirine daha da bağlıyordu. 2 ömürlük söz vermişlerdi, birbirlerine. Dünya ve ahiretlik.


    ***

    Evliliklerinin 1. yılını geride bıraktıklarında, mutluluklarını çocukla taçlandırmak ve hayırlı bir evlat yetiştirmek arzusundaydılar, çocuk sahibi olmaya karar verdiler.

    ***
    1 yıl daha geçmişti.2 senelik evliydiler artık, 2 senedir birbirlerinin hayat arkadaşı ve can yoldaşı olmuşlardı.
    Çocuk sahibi olma arzuları devam ediyordu.
    Evliliklerinin 2. senesini geride bıraktıklarında hala bu arzularına ulaşamamışlardı, ailelerinin baskıları, torun sahibi olma arzusuyla verdikleri sıkıntılar, yine de aralarına girmiyordu.
    Seviyorlar ve anlıyorlardı birbirlerini.
    Uzunca zaman geçmişti doktora gözükmenin vaktinin geldiğini anladılar ve çaldılar hastanenin kapısını.
    Doktorlar bu genç çiftin çocuk sahibi olmasının genç kadının tedavisine muhtaç olduğunu söylediler.
    Anlayışla karşıladı çift, fazla sarsmadı bu haber onları.
    Genç kadının bir ara gözleri dolar gibi oldu, ama genç adam buna izin vermedi, inançlı insanlardı.
    Zor zamanlarında hep Kur'an ayetleri yetişirdi imdatlarına, serinletirdi kalplerini, yine öyle oldu.
     Teskin etmeye çalıştı karısını, tedavileri olduğunu söyledi, hem tedavi olumlu sonuçlanmasa dahi hep yan yana, gönül gönüle olacaklarını dile getirdi.
    Genç adam,  gözünden akan bir damla yaşa bile razı olmadığı biricik karısının başını göğsüne yatırdı ve şu ayetleri okudu:
      
    Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.
    Yahut, çocukları hem erkek hem de kız olmak üzere karışık verir. Dilediğini de kısır yapar. O, her şeyi bilendir; her şeye gücü yetendir.   Şûrâ / 49-50

    Kadın, başını kaldırdı sevdiği adamın göğsünden, dudaklarından sadece bir kelime duyuldu 'amenna' ve kalbiyle gülümsedi.

     ***

    Tedaviye başlayalı hayli uzun zaman olmuştu. '2 sene'
    2 sene ne kadar uzun bir zamandı, ama onlar için çabucak geçmişti.

    Hastane ziyaretlerine çoğunlukla el ele, gönül gönüle gittiler. Bazen genç adam, beden olarak karısının yanında olamadı belki ama kalbi hep hastane ziyaretlerinde biricik karısının yanındaydı, bunu biliyor ve hissediyordu karısı.
    Bu zaman zarfında morallerini hep yüksek tutmaya çalıştı çift. Sevgi, moral, bağlılık ve anlayıştı çünkü, her şeyin ilacı. İlaçlarını daima aldılar. Sevgi, Moral, Bağlılık ve Anlayış! Hiç ihmal etmediler.

    Zaman zaman genç adamın ailesi, torun isteklerini sert ifadelerle dile getirdiler. Hatta bir gün haddi aşıp genç adam yanlızken, bunca zamandır olmayan çocuğun bundan sonra olmasını beklemediklerini, gereksiz zaman ve maddiyat kaybından başka bir şeyin olmayacağına dair oğullarını ikna etmeye çalıştılar.
    Hatta haddi aşıp oğullarına yeni bir gelin arayışı içinde olduklarını, ve torunlarına yeni gelinleri sayesinde kavuşmak istediklerini söylediler.

    Bu konuşmayı yaptıkları sırada genç kadının eve gelmiş olduğunun farkında bile değillerdi. Kadın kapı aralığından duydu bu dehşetli sözleri, yutkundu, ayakta duramıyordu ayakları sanki bedenini taşıyacak gücü yitirmişti ve odasına çekildi. Kocasının, ailesine vereceği cevabı bekleyemedi.

    ***

    1 hafta geçmişti aradan, hastaneye gitme günüydü bu gün. 
    Kocasına hiç bir şey soramadı, 1 hafta boyunca.
    Kocasının, sevgilisinin böyle bir şeye izin vermeyeceğini  bildiği halde sustu. Bu gün hastaneden aldıkları olumlu veya olumsuz haberin akabinde kocasıyla konuşma kararı aldı.
    Hastanedeydiler kocasıyla, sımsıkı tutuyordu kocası ellerini,  hep böyle kocasının ellerini bırakmamasını diledi.
    Kısa zaman sonra doktorun odasındaydılar, bir ilerleme yoktu tedavilerinde.

    Hastaneden eve dönmüşlerdi, genç kadın, gözlerine sevgiyle, şefkatle bakan kocasından gözlerini kaçırdı ve konuşmak istediğini söyledi.
    Yapamazdı bunu kocasına, onun çocuk sahibi olmasına engel olamazdı.
    Çok seviyordu, ilk sevdiği gözlerine ilk baktığı adamdı kocası, yüreğine giren tek misafirdi o, nasıl ayrılırdı ondan.
    Ama şuna emindi son sevdiği de kocası olacaktı, onu çocuksuz bırakamazdı. Meyvesiz bir ağaç olmasına izin veremezdi, çıkacaktı hayatından.
    Konuştu kocasıyla, sicim sicim yaş dökerek gözlerinden.
    Şaşırdı, kocası.
    İlk sevdiği, yüreğinin kilitlerini ilk aralayan ve yüreğinde taşıdığı kadın, çıkıp gitmek istiyordu hayatından.
    İzin veremezdi, sevildiğini biliyordu. Sevilmediğini bilse belki kendi çekip giderdi, ama seviliyordu.
    Kızdı karısına genç adam, ama ağlayarak.
    Nasıl, böyle şeyler düşündüğünü sordu, kolay mıydı, sevgiyi yarım bırakmak? Kolay mıydı, kendini onsuz bırakmak?
    Bir şey diyemedi kadın, sadece ağladı.

        Bana En Çok Sen Yakışıyorsun!

        Ağlamak değil, gülmek yakışıyor sana.
        Terk etmek değil, sevmek yakışıyor sana.
        Vazgeçmek değil, uğraş vermek yakışıyor sana.
        Sakın ama sakın unutma!
        Bana en çok sen yakışıyorsun.
        Sana da en çok ben yakışıyorum.


        Nasıl alır gidersin?
        Kendinle beraber yüreğimi
        Üzmez mi sanırsın bu terk edişin beni?
        Aramaz mı sanırsın, gözlerim seni?
        Özlemez misin, acaba gittiğin yerlerde beni?
        Bırakıp gidemezsin değil mi beni?
        Sakın ama sakın unutma!
        Bana  en çok sen yakışıyorsun.
        Sana da en çok ben yakışıyorum.


    -DEVAM EDECEK-

    *'Kalbim' adlı şiir alıntıdır.
    *'Bana En Çok Sen Yakışıyorsun!' adlı şiir alıntı değildir.

    GÜLŞAH D.


    6 yorum:

    1. Yüreğine sağlık.. Çok güzel bir yazı olmuş inan bir çırpıda okuyuverdim ve ne çok şeyi hatırlattı bu yazı bana çok teşekkürler..

      YanıtlaSil
      Yanıtlar
      1. Esas ben okuduğun ve düşünceni paylaştığın için teşekkür ederim..
        Yazının devamıda gelecek..:)

        Sil
      2. Sabırsızlıkla bekliyorum :) ha söylemeyi unutmuşum Bana En Çok Sen Yakışıyorsun'u da çok beğendim :)

        Sil
      3. Bende duyduğuma çok memnun oldum..:)
        Yorumları görmek güzel oluyor ama okuyup okuyup kaçan çok..:)

        Sil
    2. selamun aleykum, okuyup okuyup kacanlardan biriyim, itiraf ediyorum :))) kalemine , yuregine saglik kardesim, devamini bekliyorum...
      Rabbim cumlemize iki omurluk saadetler nasib etsin(amin)

      YanıtlaSil
      Yanıtlar
      1. Ve aleykum selam, bu güzel itiraf için teşekkür ederim..:)
        Amin, güzel dualarınız için teşekkürler..

        Sil

    HERKES YORUM YAPABİLİR.
    Siteniz veya bloğunuz yoksa, profil seçin bölümünden Adı/URL yazan kısma tıklayın, AD yazan kısma adınızı yazın, URL kısmını doldurmasanız da olur, yorumunuzu yazıp,

    " YAYINLA "

    yazısına tıkladığınızda yorumunuz gelir.

    Fikirlerinizi paylaşıp bizi yalnız bırakmadığınız için teşekkürler.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...