Hastayız her
birimiz.
Bizi hasta
eden şey ne? Neden hastayız?
Ölü gibi
oluşumuz neden? Neden ölü gibiyiz?
Yitirdiğimiz
tek bir şeyi bulsak aslında, diğerlerini yitirmeyeceğiz belki de.
Yitirdiklerimiz
nelerdir?
‘’Kalabalıkta
ama yalnız, tedirgin ve cansızız’’ öyle değil mi?
Bir parçamız
eksik, kayıp…
Binanın
temeli nasıl önemliyse, kalbin temeli de
öyle. İhmal ettik, ondandır yıkıntılarımız, can kayıplarımız…
İçtenliği,
saflığı, duruluğu, sadakati, karşılık beklemeden bir şeyler yapmayı, ince düşünceyi
kalbin temelinden yoksun bıraktık. Yani SAMİMİYETİ!
Sormuştum ya
neden ölü gibiyiz diye, samimiyeti unuttuk, işte bu sebepten.
Samimiyeti
yüreğine koyan her insan aynı ailedendir, samimiyet ailesi… Ne var ki bu
ailenin nesli tükeniyor, samimiyetsizlik tüketiyor bizi… Tükeniyoruz,
perişanız.
Hal-hatır
soruşumuz, göz göze gelişimiz, tokalaşmamız, sarılmamız hep ölü. Tebessümden
bi-haberiz.
İçinde
bulunduğumuz şu hal o kadar vahim ki..vahim ama tedavisi mümkün.
Çünkü bu tip
hastalıklar için kalplere şifa bir iksir bulundu.
Bir şeyin
bulunması için kayıp olması gerekir, doğru. Bu farkına varmadığımız için bize
kayıp, yoksa gözümüzün önünde. Yani farkına vardığımızda bulmuş olacağız.
Peki nedir
bu iksir?
Çağlar
öncesinde nüzul olmuş, tüm çağlara hitap eden ilahi mektuplar: Kur’an’ı Kerim!
‘’ Ey
insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa,
inananlara yol gösterici ve rahmet gelmiştir.’’ (Yunus,
57)
BÜŞRA ŞÜKRAN
Maalesef cok uzgunum ama cok haklisiniz:(
YanıtlaSilDoğru, güzel...
YanıtlaSilAllah, samimi kullarından olmamızı hayırlısıyla nasip etsin.